Geleceğin geçmişte bıraktığı (remix :) )

Geleceğin geçmişte bıraktığı

Zaman ile hep ileriye gideriz, dünümüz hep geride kalır. Zaman ilerlerken hedef hep yarındır. Zaman dediğimizde bugündür. Dün bitti, yarın daha gelmedi.

            Gelirse gelecek hızlı gelecek. Ömür balon gibi...

Dünler çoğaldıkça, her dünde biraz daha biriktirerek bugüne taşıdığımız şeyler vardır. Toplum olarak, insanlık olarak, herkes için olmasa da bireysel olarak. Toplum ve insanlık olarak taşıdıklarımızdan bir tanesi teknolojidir. Bunu her geçen gün daha da gelişmesinden anlayabiliriz. Bir zamanlar telgrafa hayretle bakıyordu insanlar, şimdi ise akıllı telefonlar normal geliyor. Yeni neslin bugünü bizim dünümüzden biriktirip geldiklerimizle başlıyor. Belki zaman gelecek “bizim ışınlanmamız neden iki saniye daha uzun sürüyor” diye kızacaklar.

Evet, gün geçtikçe bazı şeyler gelişiyor fakat bu gelişen şeyler için bizden eksilen şeylerde var. En bariz örneklerinden biridir toplumda yalnızlaşma. Dünya nüfusu arttı artmasına ama insanlar artık küçük gruplar halinde yaşıyor, bireysel veya çekirdek aile şeklinde.

Geçmişteki bazı şeylerimizi günümüze taşıyıp, yarınımıza götüremiyoruz. Çünkü yer yok. Taşıyabileceğimiz bir sınır var. Bazı şeyleri götürürken bazı şeyleri bırakmak zorunda kalıyoruz.

Yazının düzenlenmeden önceki hali orjinali


kararsızlık

KARARSIZLIK


Yolun sonunda ne var bilmiyorsun ama hazine olmasını umut ediyorsun. Yolda karşına ayrımlar çıkıyor. Sen umut ettiğin hazineye ulaşmak istiyorsun. Ve ayrımlardan birini seçiyorsun ama umut ettiğin hazineye ulaşmayı çok istediğin için yanlış ayrımı seçmiş olma ihtimali hep içini yiyor. Ve bunlara bir de umut ettiğin hazinenin nasıl bir şey olduğunu bilememe de ekleniyor. Hazinenin sadece çok değerli olduğunu hissediyorsun ve kendini buna adeta saplıyorsun, diğer ihtimalleri düşünmek istemiyorsun. Ama her şeye rağmen,yanlış ayrımı seçmiş olsan bile, ilerlemelisin çünkü yolun kenarına oturduğunda amaçları için ilerlemeye çalışanları gördükçe hırs duygusu tahta kurdu gibi seni yavaş yavaş çürütecektir. Üstelik ayrımlar hayatta olduğun sürece karşına çıkacak. Önceki ayrımlarında, ikilemlerinde yanlış olanı seçmiş olsan bile karşına çıkacak sonraki ayrımlarda doğrusunu seçebilirsin. Fakat ikilemlerinde takılıp hiç birini seçemeden beklediğinde ilerleme şansın yok.

Hayat Simulasyonu

Hayat Simulasyonları

Gelecekte teknoloji hayatımızın çok derinliklerine inecek gibi gözüküyor. Zaten çok yakınımızda olan, beraber yaşadığımız teknolojiyi vücudumuza dokunup hissedecek kadar yakınımıza alacağız. Simulasyonlar çok gelişecek. Günümüzde pilotlara eğitim olarak verilen uçak simulasyonunu biz evimizde oyun olarak oynayacağız. Belki de kansız cansız, elektrikle çalışan evcil hayvan robotlarımız olacak.
Eğlenmek için lunaparklara gidip korku trenine binmeyeceğiz.Takacağız “glass” gözlüğümüzü, kulaklığımızı görüntü üç boyutlu sesler üç boyutlu içindeymiş gibi trenimize bineceğiz. Bir operatör programı vasıtasıyla Çin’deki kepçesini kullanabilecek, bir gemi kaptanı 3-4 ay ailesinden uzak açık sularda gemi kullanmayıp gemisini evinden kontrol edebilecek.Artık yatalak hastalar taktıkları gözlük ve kulaklık sayesinde koşabilecek, hatta uçabilecek.
Hepimiz birer superman, spiderman olabileceğiz. Filmlerin önce görüntü kaliteleri düşüktü yükselttiler HD, ultra HD diye sonra 3 boyutluları çıktı, belki de gelecekte simulasyonlarla içine gireceğiz yani içinde gibi kamera biz nereye bakıyorsak orayı gösterecek. Televizyon dendiğinde akla dar bakışlı kutu gelecek.

Bu yazı Google glass gibi ürünlerin etkileri faydaları gibi de olabilir. Çünkü onları hatta daha ileri teknolojileri anlatıyor. Artık teknoloji hayatın daha derinlerine giriyor.

Geleceğin geçmişte bıraktığı şeyler

Geleceğin geçmişte bıraktığı şeyler

Zaman ile hep ileriye gideriz, dünümüz hep geride kalır. Zaman ilerlerken hedef hep yarındır. Zaman dediğimizde bugündür. Dün bitti, yarın daha gelmedi.

Dünler çoğaldıkça, her dünde biraz daha biriktirerek bugüne taşıdığımız şeyler vardır. Toplum olarak, insanlık olarak, herkes için olmasa da bireysel olarak. Toplum ve insanlık olarak taşıdıklarımızdan bir tanesi teknolojidir. Bunu her geçen gün daha da gelişmesinden anlayabiliriz. Bir zamanlar telgrafa hayretle bakıyordu insanlar, şimdi ise dokunmatik telefonlar normal geliyor. Yeni neslin bugünü bizim dünümüzden biriktirip geldiklerimizle başlıyor. Belki zaman gelecek “bizim ışınlanmamız neden iki saniye daha uzun sürüyor” diye kızacaklar.

Evet, gün geçtikçe bazı şeyler gelişiyor fakat bu gelişen şeyler için bizden eksilen şeylerde var. En bariz örneklerinden biridir toplumda yalnızlaşma. Dünya nüfusu arttı artmasına ama insanlar artık küçük gruplar halinde yaşıyor, bireysel veya çekirdek aile şeklinde. Ailelerin birlikte yaptıkları etkinlikler ilişkilerini sıcak tutma işine pek yaramıyor. Pikniğe gidiyorlar, düğüne, eğlenceye falan filan. Bunlar ilişkileri sıcak tutar mı? Bunlar hep eğlence amaçlı. İnsanlar devlet yönetimine, şehir yönetimine ihtiyaç duymadan bir şeyler yapmalı. Öncelerden “imece usulü” diye bir şey varmış.  Birçok insanın yaşadığı şehirlerde sıcak insan ilişkileri değil belediyeler var artık şehrin düzenini sağlayan. Artık birbirimize hadi şunu yapalım demiyoruz. Çağıralım şu firma yapsın ve ya belediye neden yapmamış burayı diyoruz. Ama bunları da normal sayabiliriz belki ‘çağın gerektirdiği şeyler’ deyip.

Geçmişteki bazı şeylerimizi günümüze taşıyıp, yarınımıza götüremiyoruz. Çünkü yer yok. Taşıyabileceğimiz bir sınır var. Bazı şeyleri götürürken bazı şeyleri bırakmak zorunda kalıyoruz.

Biraz dejenere de olmuş olsa bazı gelenek-görenekleri, adetleri taşıyabilmişiz günümüze. Mesela düğünleri akraba ve komşularla yapabiliyoruz. İçlerinde eksikler oluyor tabi. Kimi iş için uzaklara gitmiş oluyor kimi okumak için, haliyle gelemiyorlar.  Acı günümüzde de böyle oluyor. Birisi hayatını kaybettiğinde tüm sevdikleri onun yanında olamıyor. Bu olaylar gelişmiş dediğimiz yani dününden bugününe bizden daha çok taşıyabilmiş olan devletlerde daha sade, daha yalın, daha yalnız gerçekleşiyor. Mesela biz bir nevi düğünlerimizi cümbür cemaat yaparken onlar iki aile arasında veya sadece şahitler huzurunda yapıyor. Bizim ülkemizde de vardır tabi bu şekilde yapanlar ama sayıları daha azdır. Böyle yapanları yadırgamıyorum, vardır bir bildikleri diyorum ama toplumda böyle böyle yalnızlaşıyor.  Ve sonra diyorum ki düğünler, mutluluklar bu şekilde yanlışlaşıyorsa, hüzünlü acı günlerimiz nasıl olur gelecekte? Öldüğümüzde cenazemizi düğün organizasyonu yapan firmalar gibi piyasaya çıkan cenaze organizasyoncuları mı kaldırır? Sevdiklerimiz uzaklardan bize bir Fatiha göndermekle mi yetinir? Milyarlarca insanların yaşadığı dünyadan üç- beş kişiyle mi uğurlanırız? Ama doğruya, zaten kabirler tek kişiliktir. “Ne kadar çok dostumuz olsa da fani dostluklar kabir kapısına kadar.” Deyip avunuruz.